BALÇIKHİSAR TUTAK ODASI’NDA BİR ONBEŞLİ HİKÂYESİ
Son demlerini yaşayan Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye dört bir yanda patlak veren isyanlar ve işgallerle boğuşuyordu. Cephe çoktu, çok olana yetecek kadar silah, erzak ve nefer yoktu. Düşman donanması Çanakkale’yi toplarıyla dövmeye başlar, Çanakkale’de ise kuşatmanın ilk günlerinde sessiz bir direniş… Büyük donanmanın binlerce tonluk top mermisiyle cehenneme çevirdiği Çanakkale toprağına ilerleyen aylarda İngiliz ve Fransız birlikleri ilk kez ayak basar. Çıkartma başlamıştır. İşte o günleri, Çanakkale Savaşı’nı şöyle anlatıyor Milli Şair Mehmet Akif;
Yerin altında cehennem gibi binlerce laam;
Atılan her laamın yaktığı yüzlerce adam,
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir yarab savrulur enkazı beşer,
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak,
Boşanır sırtlara vadilere sağanak sağanak…
Takip eden günlerde Çanakkale’de tarihin en kanlı çarpışmaları yaşanır. İşte bu günlerde Sultan Reşat asker temini için ferman yayınlar. Hicri 1315 doğumlular, yani meşhur 15’liler asker ocağına çağrılır. İşte o 15’lilerden biriside Balçıkhisarlı Hüseyin’dir. Oyun havası sandığımız aslında bir ağıt olan o anonim eseri hatırlayalım;
Hey onbeşli onbeşli,
Tokat yolları taşlı,
Onbeşliler gidiyo,
Kızların gözü yaşlı…
Sonraları cephede göstereceği kahramanlıklar nedeniyle ‘kara’ lakabını alacak olan Hüseyin, fermanın duyulması ile hazırlığa başlar. Oğlunun askerliğe hazırlandığı sıralarda düğün hazırlığı yapıyordu baba Karanlık Halil… Hüseyin’i yakın dostu Tos Yusuf’un kızı ile evlendirmek istiyordu lakin ferman Halil ağanın bu planını bozacaktı… Fermanı duyan Halil ağa, oğlunu yanına çağırtır. Hüseyin koşarak babasının yanına, köy odasına gider. Oda’nın kapısına varan Hüseyin, kapıda bekleyen sarı yağız, ufak boylu 13-14 yaşlarında bir kız çocuğu görür. Kapı aralığından Tos Yusuf’u babası Karanlık Halil’i ve köyün ileri gelenlerinden hafız Hacınebioğlu Osman’ı birkaç saniye süzer ve kapıdaki tıknaz bulduğu kıza aldırmadan içeri dalar.
-Buyur baba, beni emretmişsin,
-Oğlunu yanı başındaki mindere buyur eden Karanlık Halil uzatmadan lafa girer; ‘Bak oğlum yaşın yaşa erdi. Gayrı evini, yuvanı kurma vaktidir bilirsin. Benim kardaşım Yusuf emminin kızı ile seni başgöz etmek isterim. Kendiside bundan haberli ve razıdır’ der.
Halil ağanın bu sözleri askerlik heyecanı ile yanıp tutuşan Hüseyin’i sarsar. Babası anlatırken odanın orta yerinde serili olan kepeneğe bakar boynunu bükerek. Dalar kepeneğin mavi renkli motiflerine… ‘Ne evlenmesi, nerden çıktı bu iş?’ der içinden.
Halil ağa sözünü bitirir bitirmez kapı aralığından seslenir Tos Yusuf kadife sesiyl; ‘Şemşii, kız Şemşi’
Az önce kapı önünde karşılaştığı biçimsiz kız kapıdan içeri girdi. Durumu anlayan Hüseyin’in aniden yüzü çökmüş, başından aşağı kaynar sular dökülmüştü.
Babasının yanı başına diz üstü çöktü Şemşi, başını bile kaldırmadan. Tos Yusuf, hafız Osman’a döndü ve ‘buyur ağabey kelam senindir’ dedi. Hafız Osman’ın kısa duasının ardından Hüseyin ve Şemşi kavillendiler…
Bu oldubitti kavle bozulan Hüseyin ‘nasıl olsa askere gideceğim’ diye kendini teselli etti.
Gün geldi, 15’liler yola düştü… Kaderin getireceklerinden habersiz olan Hüseyin’in yolculuğu Çanakkale’de başlayacak, burada Seyit Onbaşı ile kesişecekti. Çanakkale günlerinin ardından Hicaz’a kadar devam edecek olan harp macerası, Osmanlı’nın teslimiyetiyle son bulmayacak, Milli Mücadele’ye katılacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mücadelesine dâhil olacaktı Hüseyin… Aç kalan, yalınayak cepheden cepheye koşan, ölümle yatıp ölümle kalkan, sol dizinden kurşun yiyen, 9 yıl, evet tam 9 yıl evine hiç uğramayacak olan bu mübarek genç kendinden ümit kesilmişken Balçıkhisar’a dönecekti.
İlk gün evladına kavuşmanın sevincinden kavli aklına düşmeyen Karanlık Halil, ertesi gün Tos Yusuf’la birlikte oğlunu bir kez daha köy odasına çağırtır. Odaya giren Kara Hüseyin, karşısında Tos Yusuf’u görünce aklına tıknaz yavuklusu gelir. Bu kez odada keçisakallı bir başka ihtiyar vardır. İhtiyar Kuyluk Camii’nde imamlık eden Fakı isimli bir derviştir. Durumdan sıkılsa da çaresiz oturur babasının dizi dibine buyruğa uyarak. Tos Yusuf, Oda kapısındaki yarene ‘eve haber verin Şemşi çabuk gelsin’ diye seslenir. Yavuklusu geledursun Kara Hüseyin, sıkılır, bükülür itiraz etmeye karar verir. Kara Hüseyin büyüklerin sözü bitince söze girer, aynı anda Şamşi’de kapıdan… Hüseyin’in dili damağı kurur aniden. Çelimsiz, bodur, tıknaz kızın yerini fidan boylu, al yanaklı bir dilber almıştır. Başbezinin kenarından düşerek buğday tenini gölgeleyen birkaç sarı saç teline baka kalır Hüseyin… O dokuz yıl, cehennem misali siperler, hepsi silinir bu al yanaklı dilberi görünce…
Evlenir… Kalan ömrünü bahtiyar geçirir.. Çocuklarından Ayşe Özaşkın benim babaannem olur. Hikâyenin dahası var. Onu da zamanla yazarız inşallah. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
(Bu İçerik Suhutanayurt.com'dan Mail Yoluyla İzinle Alınmıştır )
BİZ SİZİN ” SOL EL ”İNİZİZ
Afyonkarahisardaki Balçıkhisarlılar Derneği olarak Mübarek Ramazan ayında Üyelerimizin fitre zekat ve Bağışlarına Balçıkhisarlı Yükseköğrenim öğrencilerine burs olarak iletmek üzere SMS göndererek talip oluruz.
Okulların açılma döneminde yine üyelerimize SMS göndererek ihtiyaç sahibi oluğunu bildikleri öğrencileri derneğimize bildirmelerini isteriz.
Yönetim kurulu olarak bize bildirilen isimleri değerlendirir burs verilmek üzere derneğimize bağışlanan miktarları öğrenci belgesi karşılığında öğrencilere verir bağışçılarımıza yine SMS ile bağışlarının yerine ulaştığı bilgisini verir teşekkür ederiz.
Yukarıda belirtilen sistem içinde bir üyemiz telefonla bize ulaşarak:"X kişinin torunu adını, nerede okuduğunu bilmem ama kulağıma ihtiyaç sahibiymiş diye geldi" dedi sadece.
Kısa bir araştırma sonucunda adına soyadına hangi üniversitenin hangi fakültesinde okuduğuna ve son olarak cep telefonuna ulaştık.
Öğrencimize telefonla ulaştıktan sonra Af-Bal-Der den aradığımızı bursunu almak üzere öğrenci belgesi ile beraber şu gün şu saatte dernek merkezimize gelmesini söyledik.
Randevu verdiğimiz gün dernek de beklemeye başladık ancak sözleşilen saat bir hayli geçmesine rağmen öğrencimiz gelememişti. Ya nerde kaldı acaba diye endişelenirken nihayet derneğe geldi.
Neden geciktiğini sorduğumuzda dernek merkezini bulmakta zorlandığını söyledi. Telefonla arayıp derneğin yerini bizden öğrenebileceğini söylediğimde ;
Öğrencimiz ; Değil sizi aramak çağrı atacak dahi " KONTÜR" üm yok dedi. ( Düşünebiliyormusunuz ? Yirmi küsür yaşında bir üniversite öğrencisi çağrı atacak kadar dahi kontürü yok )
Kısa tanışma faslının ardından derneğimiz hakkında bilgi verdikten imza karşılığı bursu kendisine teslim ettikten sonra dediği şu oldu;
Bir gün fakülteyi bitireceğim öğretmen olacağım bende Balçıkhisarlı öğrencilere burs verilmek üzere bu derneğe bağışda bulunacağım deyiverdi.
Şimdiden Allah razı olsun kendisinden....
Değerli Balçıkhisarlılar durum bu , siz isteğiniz sürece biz dernek olarak sizin “SOL EL”iniz olmaya devam edeceğiz.( af-bal-der Yön.Kurulu )